İlkokula başladığım yıllarda tanıdım çizgiyi. Öğretmenimiz dik çizgi-eğik çizgi çalışması yaptırırdı her ders bize. Alfabeden önce çizgiyi tanıdık böylece sınıf olarak. Çizgileri ne kadar güzel çizersek gelecekte ne kadar başarılı bir birey olacağımız tahmin ediliyordu belki de böylelikle. Galiba çizdiğimiz her çizgi daha o yaşlarda hayatımızı çiziyordu.
İlerleyen yıllarda her eğitim-öğretim yılının başında öğretmenimizin ağzından çıkacak defter tasvirine odaklandık. Çocukluktan gelen bir alışkanlık olsa gerek ben öğrencilik hayatım boyunca çizgili defterlere hayrandım hep. Hangimiz çizgisiz kâğıtlara yazı yazarken kağıdın arkasına çizgili bir kağıdı koymamışızdır? “Öörtmenim, kağıdın arkasına çizgisiz kağıt koyabilir miyiz?” sözüne aşina olmayan kaç insan vardır içimizde?
Sınavlarda soru gelebilecek yerlerin altını çizdiren öğretmenlerimizi daha mı çok mu sevdik diye bugün hâlâ düşündüğüm olur. Sınavlarda paragraf sorularını çözerken metnin önemli yerlerinin altını çizin diyen öğretmenlerimize inat bizler paragrafın tamamının altını çizerdik. Bu, her kelimeyi önemli gördüğümüzden mi böyleydi bilinmez. Bilinen bir şey varsa o da o yaşlarda öğrendiğimizdir önemli şeylerin altını, önemsiz şeylerin üstünü çizmeyi.
Mahalle maçlarında en sevdiğimiz şeydi topun kale çizgisini geçmesi. Top, saha kenarındaki çizgileri geçtiğinde sevinmezdik de kale çizgisini geçtiğinde bayram ederdik. Her çizginin aynı olmadığını anlıyordum yavaş yavaş. Ve her çizginin aynı şekilde çizilmediğini.
Yıllar geçtikçe uzadı boyumuz. Her ölçümde metreden daha fazla çizgi düştü payımıza. Hepimiz kendimize çizilen hayat yolunda bazen aheste bazen son hızla yürümeye devam ettik. Bazıları kendi çizgisinin dışına çıkarken bazıları onları çizmeyi aşmakla suçladı. Hayat bir yarıştı ve her koşuda amaç çizgiyi ilk geçen olmaktı.
Hayat kendi çizgisinde akmaya devam ediyor. Kimileri dünya sahnesinde kendine yeni yollar çizerken kimileri başkalarının onun için çizdiği yoldan yürüyor. Ve sen ey çizgi! Ömrümün her gününde benimle olmaya devam ediyorsun. Öldükten sonra geriye dönüp bakma şansım olursa anlayacağım ki mezar taşımda doğum ve ölüm tarihlerim arasındaki uzunluğun ne kadarsa benim ömrüm de o kadarmış !
Ömer KEMİKSİZ
MUĞLA